9 Ekim 2011 Pazar

Pazar Kahvesi

Bulutlu bir pazar sabahına  uyandık, sonbahar iyiden iyiye kendini ortaya koyuyor. Havanın yağmurlu olduğu pazar günleri çocukluğumdaki pazarları daha bir hatırlatır, o gün banyo yapılacaktır, tırnaklar kesilecektir, sobanın telinde kuruyan çamaşırların odaya yaydığı deterjan kokusu hakimdir evin sıcak odasına, fonda "bizimkiler" jeneriği birazdan akşam yemeği yenilecek...

Güzel bir sabah(öğlen) kahvaltısı ardından acaba ince ince yağan yağmur altında yürüyüş mü yapsak derken haydiiii indirdi yine dünyanın suyunu gökyüzü, yıkandı sokaklar haldır haldır.
E madem evde kaldık, ben de hemen bir kahve denemesi yapayım dedim. Annecik bana bir türlü kahve yapmayı öğretemedi, bu yaşımda hala  yapmayı beceremiyorum o nedenle bir gün başaracağım umuduyla deniyorum da deniyorum...Bu başarısızlığımı çaktırmamak için hazır kahve makinelerinden satın aldım ancak yine olmuyor yine olmuyor...Bu günkü denemenin başarılı olacağına olan inacım çok yüksekti, can arkadaşımın Diyarbakır'dan getirdiği oricinıl cezve ve İstanbul'dan aldığım taze çekilmiş kahvenin güçleri voltran oluşturacaktı, hesaplarım tutmadı:(

Aslında ne hikmetli bişeydir o kahve, kimi zaman da bazı amaçlar için kullanılan araç, bahane;
Masum olanı:
Birbirinden hoşlanan insancıkların duygu sellerinin itirafı için yardıma koşan kolaylaştırıcı cümlede yerini alır; bu akşam çıkışta bir kahve içelim miiiiii???

İçinde hinlik saklı olanı ise şöyle:
Oğlan gecenin köründe bir bar/ parti/yemek sonrası kızı evine bırakır, kapıda kız "yukarı gel, sana kahve ikram edeyim" der, bazen de bu beklentisi karşılanmayan oğlan "bana kahve ikram etmeyecek misin" diyip kendini davet ettirir, ama yukarıda o kahveyi içmeye sıra gelmez bir türlü.

Yurtta kalırken, ders çalışmayı geciktirmek için tüm bahaneler bitince biz de e hadi kahve içelim diye arkadaşlarla birbirimizi ikna eder kantine inerdik.Sonra bir de fal bakardık birbirimize anlıyormuş gibi, içine dalyan gibi erkekler, buket buket çiçekler falan serpiştirip saçmalar, kendi çapımızda eğlenirdik.

Şimdilerde her köşeyi kuşatan hazır kahve dükkanlarından hiç hazetmiyorum. Zaten nescafe yüzünden mertlik bozulmuştu, onlar da bir bir türedi tam oldu. Deneyeyim dedim bir iki önyargımı kırayım, içer içmez bıldır bıldır  hava kabarcıkları dolaşmaya başlıyor içimde, sütü mü süt tozu mu neyse o perişan ediyor beni, en iyisi bildiğinden şaşmamak, gideceksem de adres Kahve Dünyası, sipariş damlasakızlı türk kahvesi...

Kahvelerin en güzeli de fincanda pişeni kanımca, Sivas'ta Çerkezin Kahvesi'nde ve İzmir'de Kızlarağası Hanı'nda içtiklerimi tek geçiyoorum.

Bir de hep özenmişimdir, böyle bir iki komşum olsa sabah kahvesine gelseler, iki lafın belini kırsak. 
Henüz onlara ikram edebileceğim kalitede kahve pişiremiyor olsam da olsun, çalışıyorum...Hem bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı yok mu???

2 yorum:

  1. Kızlarağası'nın kahvesini ben de tek geçerim çünkü İzmirliyim:)kahve fincanına bayıldım,çok şirin kitanacım umarım en yakın zamanda güzel kahvelerini içmeye gelen komşuların olur:)

    YanıtlaSil
  2. Bir sonraki İzmir seferimde senin için de içerim kahvemi:) Fincanları ben de severek kullanıyorum, belki bir gün gelirsin, sana da ikram ederim onlarla bir acı kahve:)
    Komşulardan hiiç umudum yok, bir selam vermeye bile üşeniyorlar, sevmiyorum bu koca apartmanları:(

    YanıtlaSil