24 Ağustos 2015 Pazartesi

Balığım ile Hikayemiz

Sanırım lise çağlarımdı. Annemin yakın bir arkadaşı  kulak zarı ile ilgili bir operasyon geçirmişti, onu anlatıyordu, akranım olan kızı ile biz de yanlarında kendi aramızda bir şeylerden konuşuyorduk. O sırada bir sessizlik olmuş olmalı ki aklıma kazınan şu cümleyi duydum:"...ooooo öyle bir ağrı çektim ki doğum ağrısından bile beterdi.."

Nasıldı yani? Doğum ağrısı öyle bir ağrıydı ki diğer ağrılar yanında kıyaslama kriteri mi olmuştu?
Bu belkide beni doğal doğumdan korkutan en kilit anlardan biriydi. O zaman ben çocuk falan almayayımdı... 

Hamile kaldıktan sonra bir süre doğum konusu hiç aklıma gelmemişti, sanırım bebeğin  kalp atışlarını duyduktan sonra düşünmeye başladım ama fark ettim ki üzerimde eskisi gibi bir korku yaratmıyordu, hoş korksam da iş işten geçmişti, karnımda yaşlanacak hali yoktu. Zaten hormonların etkisiyle çoğu açıdan kendimi tanıyamaz bir gebe kişisi olmuştum, çoğu konuda olduğu gibi doğum konusunda da tanımlanamaz bir rahatlık halindeydim. Haftalar ilerledikçe kendimi doğum fizyolojisini öğrenmeye verdim, nefes teknikleri ile çalıştım, yürüyüş yaptım, bedenime olan inancımı pekiştirdim. Karar verdim, çok büyük bir acıysa bile ben de onu yaşayayım ve göreyim, üstesinden geleyim, bebeğime en doğal yolla kavuşayım, o zorluğa katlanıp kendi gözümde kendimi bir tık ileri seviyeye taşıyayım istedim.





Oğlum içeride o denli hareketliydi ki, zamanından erken geleceğini biliyordum. Doğum öncesi izine ayrılmadan son 3-4 haftada iyice büyüyen ve yapısal nedenlerle aşağıda duran karnımı gören herkes gözlerini kısıp "ayyy iyice aşağı inmiş doğum yakın" yorumu yapıyordu, hayırdı, doğum yakındı ama o kadar değildi! 

23 Şubat kardeşimin ve 26 Şubat benim doğum günümü pas geçen oğlum için artık nefesleri tutmuştuk.Kendi doğum günümde şekerler, süslemeler, son hazırlıklar için saatlerce ayakta kalmış, çarşı pazar gezmiştim, o gün bile gelmemişti:) 28 Şubat'ı 1 Mart'a bağlayan (38+3) gece, rutin tuvalet ziyareti için uykumdan uyanmıştım. Tuvalete gittiğimde regl kanamasına benzer bir kanamam olduğunu gördüm, uyku sersemliği ile ıslaklığı fark etmediğimi düşündüm. Nişan dedikleri bu mu ki? Böyle sulu selli olmamalı. Yok bence değil derken paniğimi yatıştırmaya çalışarak eşimi sonra da bir kaç gün önce doğum için gelen annemi uyandırdım, annem "nişan değil bu haydi hazırlan gidelim" dedi.  Aklıma plesantanın erken ayrılıyor olma ihtimali geldi, aynı ihtimali düşündüğünü annemin( annem  hemşire olduğu için kendimi güvende hissediyordum bir yandan)  de gözlerinden okuyordum ama ikimiz de birbirimizi rahatlatmaya çalışıyorduk. Dakikada 75 takla atan oğlum bu kez hiç hareket etmeyerek beni endişelendiriyordu, elim karnımda, dua ede ede sabah ezanı okunurken yola çıktık.




Doktorum nöbetçi değildi, ebeler beni doğumhaneye alıp kontrol ettiler, ultrasonda oğlumun sağlıklı olduğunu gördüm, doğum süreci başlamıştı, kanama onun habercisiydi. Derin bir nefes alıp şükrettim. Odaya aldılar, sabah doktorum gelince değerlendirecekti.  Olası bir sezaryen durumuna tedbir olarak o saatten sonra bir şey yememe içmeme izin olmadığını söylediler. Doğal doğum yapacaktım ama ben neden yasaktı? Oysa ki ben hastane çantama hurma koymuştum, doğum dalgaları sırasında yiyecektim, değil hurma 2 yudum suyu bile çok gördüler. Ne kasılmam ne dalgam vardı, 08.00 sıraları olmalı suyum geldi.

Doktorum geldi, "Açıklık 3 cm, epidural istiyorsan yapalım sonra geç olacak" dedi, istemedim, "Emin misin?", "Evet, eminim." " Bu süreç ne kadar sürer? " diye gereksiz ve oldukça saçma bir soru sordum. "Bilemeyiz, bekleyip göreceğiz." Onca hafta beklemişim, şükür ki sağlıkla bu aşamaya gelmişim, hala şurada 2-3 saatin hesabını yapıyorum, cık cık... Beklemeye başladık. Odada lavman yapıldı, serum taktılar, biri bebek aç kalmasın diye şeker diğeri suni sancı. "Suni sancıya ne gerek var?" dedim, bu konuyu çok düşünmüştüm, sağlıkçılar bunun annenin konforu için olduğunu söylüyordu ben ise müdahalenin gereksizliğini düşünüyordum. Çok da direndim diyemem, direnseydim ne olurdu onu da bilmiyorum zaten ekip konusunda başarısız bir servisti, tecrübesiz hemşireler serum takmayı bile becerememişti, bir de bizi geçiştiren cevaplar veriliyordu. Kendimi germek istemiyordum, biraz da annemin her şeyi teftiş eder haline güvenip bir an önce her şey olsun bitsin istedim. Aynı anda iki serum gitmedi, önce besini verdiler o bitince sancı serumu açıldı, saat 11.20. Koridorda yürüyüş yapmamı söylediler, bir aşağı bir yukarı yürüyorum...


Servis hemşirelerinden biri annemin eski stajyer öğrencisi çıktı, dünya küçük muhabbetleri edildi, kız bana dönüp "Allah kurtarsın" bakışı attı, "epiduralli olacak değil mi?" . "Hayır." Oldukça şaşırdı; " Emin misin?." "Evet." Serum yarıya geldi, bende hala dalga yok. Yürümekten sıkıldım. Odaya döndüm. Çok açım, açlığa hiç dayanamam ve doğum için enerji lazım. Gizli gizli 2 hurma yiyorum, birkaç yudum su içiyorum. Yavaş yavaş regl kramplarına benzer dalgalar gelmeye başladı. Seviniyorum. Heyecanlanıyorum. Babam yanımda gazete okuyor, eşim de yanımda. 12.30 sıraları, iş yerinden bir arkadaşımız geldi. Annem yanımda, tepkilerimden dalgaların şiddetini kestirmeye çalışıyor. Arkadaşım, endişeli anneme" siz şimdi yormayın kendinizi, size çok ihtiyaç olacak." diyor. Annemin söylenen hiçbir şeyi duymadığına ama nezaketinden çaktırmamaya çalıştığına eminim, nefes alıp veriyorum, gözlerim kapalı hayalimdeki mumlara 12-13'e kadar sayarak tek nefesle üflüyorum. Gözüm saatte, dalgalar kaç dakikada bir geliyor, ne kadar sürüyor süre tutuyorum.

Açık ama sesi kısık televizyonda Müslüm Gürses'le ilgili haberler var, hastanede diyorlar. Görüntü var ses yok, aynı haberler dönüp duruyor, sinir oluyorum. Bari sesini açsalar, kumanda nerede?Arkadaşım gidiyor. 13.15 sıraları, dalgalar kuvvetli, mumları daha uzun sürede bir buçuk nefesle söndürebiliyorum. Eşim yanımda, elini sıkıyorum, saçlarımı okşuyor. Anneme" ıkınma hissi geliyor" diyorum. Annem oralı değil, hem kendi hem de meslek hayatından tecrübe ettikleri ile kıyaslıyor süreci, " daha çok erken" diyor, 15-20 dk önce ebe gelip bakmıştı, açıklık 4-5 cm'ydi. Dalgalar geldikçe kendimi sıkamamaya başlıyorum, henüz hiç gıkım çıkmamış, ha gayret devam. "Anne, tutamıyorum, ıkınma hissi var birilerini çağırın baksınlar." O sırada serviste olan doktorum annemin ebelerle konuşmasını duyup geliyor, açıklığı kontrol ediyor "Haydi doğumhaneye". diyor, nasıl???? Orada ne kadar kalacağım ki, biraz daha odamda dursaydım.


Tekerlekli sandalyeye oturtuyorlar, eşime, anneme, babama bakarak uzaklaşıyorum, yüzlerinde heyecan, sevinç, endişe hepsi ayrı ayrı açıkça okunuyor. Hooop doğumhanedeyim. Doktor giyinmiş kuşanmış," Yeşiller açmış" diyesim geliyor. "Haydi yat masaya.""Biraz müsaade edin, şu an kalkamıyorum". "Bebeğin geliyor, kafasına oturacaksın!" lafını duymamla kalkıp masaya yatmam bir oluyor. Haydi başlıyoruz.

"Şimdi ıkınma hissi gelince sen de ıkınacaksın".
O kadar okudum, hazırladım kendimi, ıkınmak yok, itmek var, böyle de takılırım kelimelere.
Tüm gücüm ve nefesimle oğlumu itiyorum. 
1,2.
"Haydi harikasın, geliyor.". 3. nefeste doktor ve ebeler bağırıyor, "Dur dur, geldi bebek!"
Saat:13.33
Nasıl? Bu kadar mıydı? Geldi mi? Şaka mı? 
Doktor, ayaklarından tutup baş aşağı salladığı oğlumu gösteriyor "Bak annesi oğluna!" 
Masadan doğrulup ona bakıyorum. 
Ne kadar güzelsin oğlum!3 kez ardı ardına "yavrum benim" diyorum, ağlamaya başlıyorum. Defalarca şükrediyorum.
Doktor, "bebeği hazırlayıp getirsinler" diyor. Onu alıp oradan gidesim var, bıraksalar ya.
Gerisi dikiş nakış işleri. Bir türlü bitmek bilmiyor, belki 10 dakika ama bana saatler gibi geliyor. Bebeğimi giydirmişler, gösteriyorlar, "Apgar kaç?" diye soruyorum, tahminen çok bilmiş ve sinir bozucuyum, serumu takamayan aynı ebe, "9-10" diye geçiştiriyor beni, bir dakika, üzerindekiler benim hazırladıklarım değil, "neden bunları giydirdiniz?"," bunlar bizim hediyemiz" diyorlar ve hastanenin logosu bulunan mavi kıyafetleri içindeki oğlumu götürüyorlar.

Odaya gidiyorum, oğlum benden önce gitmiş. Herkese "Ne kadar güzel değil mi?" diye soruyorum. 10 dakika içinde "oğlu dünyanın en güzel bebeği sendromu"na yakalanmışım.

Çok güçlü, çok anne, çok duygusal ve aşırı ağlakım. Sol yanımda lacivert gözlerini kırpıştıran mucizeme bakıp gerçek mi hayal mi ayırdına varmaya çalışıyorum. Sanki havadayım, boşlukta.

Doktorum beni kutladı, harika bir doğumdu dedi, herkese söylenen sıradan cümlelerden diye düşündüm. Baktım annem de gayet nesnel değerlendirdi-ki bu konularda acımaz eleştirir çok mızmızsın falan der-, çok iyiydin dedi o zaman kendimi daha bir iyi hissettim. Gıkım çıkmamıştı, hani ben kendime inanmıştım falan da bu kadarını da beklemiyordum. Annem de performansıma inanamamıştı. Her şey yolunda gitmişti, oğlumun da yardımı ile başarmıştım, başarmıştık.

Doğum dalgası tam olarak şiddetli regl krampıydı. Ona her ay dayanılıyordu, doğum sırasında neden dayanılmasındı? Hem de sonunda kucağına dünyanın en güzelinden kocaman bir balık vereceklerse:)


Gebeliğin 39. , yılın 9. haftası.
1/3/2013.
Saat:13:33
Oğlum 3 kg. yumuk gözlü bir balık.
3 ve 9'un muhteşem uyumunu ilk kez farkediyorum.

Allah herkese istediği zaman bir bebek sahibi olmayı, bu mucizeyi yaşamayı nasip etsin. Amin.


Doğum olalı 2.5 bu yazıyı yazalı neredeyse 1 yıl geçmiş. Yenisinin arefesinde daha da beklemeden çıkarttım arşivden:)

14 yorum:

  1. Öyle güzel yazmışsın ki, heyecanla hızlı-hızlı sanki yaşar gibi okuduğumu fark ettim bitirince yazıyı.
    Üzerinden bu kadar zamanın geçtiğine ise inanamıyorum, sanki daha dün gibiydi bu haberi verdiğin.
    Bir ömür boyu o minik Balığınla mutlu günlerin mutlu hatıraların olsun..
    Ve aynı bu yazdıkların gibi bir güzel yazıyı da ikinci Minik için yazabilmeni diliyorum.

    Güzel Gülüşlü Anne, hep çok mutlu ol sen, hayatındaki her şey de bu doğumun gibi kolay ve sorunsuz olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel sözler, temenniler bunlar, çok teşekkür ederim Zeynepcim!
      Değil mi dün gibi ama bu minik balık artık kocaman oldu bile...İnşallah ikinci kez yazabilirim böyle güzel bir hikayeyi...

      Sil
  2. Ayyyy canım balıklarım benim :) Gözlerim nasıl doldu, nasıl heyecanlandım anltamam..sanki sonunu bilmiyormuş gibi..
    iyi ki yazmışsın bu hikayeyi..çok mutlu oldum çok ...kalp kalp kalp

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sana yazdım diyeli ne çok zaman geçmiş üzerinden, hatta 1 yıl mı:)
      Güncemde eksik kalsın istemedim, geç de olsa yayınladım... Benden hatta bizden de kalp kalp:)

      Sil
  3. Maşallah çocuk ne kadar da tatlı yaa~
    Adı ne bu şirin şeyin?

    YanıtlaSil
  4. İlk fotoğraftaki gibi, hayatı boyunca hep gülsün. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah Ersincim, ne güzel söylemişsin:)

      Sil
  5. biraz zamansız mı okudum tam zamanında mı okudum bilmedim yazıyı.Önce bir korku çöktü üstüme ,sonra bir ağlama .bir tüylerin diken diken olması hali...İkincisi de kolayca gelsin...Annesini hiç üzmesin inş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok korku çökmesin, çok güzel birşey, en güzel birşey o<3
      İkincisi de öyle olur inşallah, darısı isteyenlerin başına....

      Sil
  6. Okurken kendimi doğuma hazırlarcasına nefes alıp verdiğimi hissettim, epidural istemediğinde panikledim üstüne üstlük.:)) Evlenmekten ayrı, doğumdan ayrı korkuyorum ama bu yazı bi nebze rahatlattı sanırım beni. Allah analı babalı büyütsün miniği.:) ( minikleri.:)) )

    Kardeşi de böyle uslu uslu gelir umarım.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok yok panikleme, inan gerek yokmuş.
      Evlenmek de güzel ama doğum kadar güzel ve mucizevi bir şey yok bence. Hepsini yaşamanı dilerim en güzel haliyle.
      Amin, çok teşekkür ederim:)

      Sil
  7. Bu güzel yazı için çok teşekkürler.
    Etrafımda herkes sezaryan doğum yaptığı için normal doğum gözümü çok korkutuyordu, içime su serptin. Umarım senin gibi dayanıklı çıkarım ve vücudum da normal doğum yapmama uygun olur.
    Sağlıklı, mutlu ve hep birlikle bir hayatınız olsun inşallah :)
    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  8. Ahh ne guzel, ne şanslı bir doğum geçirmişsin. İnşallah ikincide de böyle geçer. Annenin hemşire olması da ayrı bir güzellik bence. Sağlıklı, mutlu günleriniz olsun canım. Özlem

    YanıtlaSil