19 Şubat 2015 Perşembe

Minnak İstanbul Tatili ve Notlar


Minik bir İstanbul kaçamağı yeni yılın ilk günlerinde bize iyi gelecek umudu ile 31 Aralık günü düştük yollara. Yolda geçirdiğimiz ufak trafik kazasını saymazsak her şey güzel başladı ve bitti. Yalova'da kırmızı ışıklarda durduğumuz sırada arkamızdan gelen aracın fren yapmaması ve olanca hızı ile arkadan çarpması ile ufak bir korku yaşadık. Aracımızın bagajının hınca hınç dolu olması dolayısı ile darbeyi hafifletmesi ve arka koltukta da kemerlerimizin bağlı olması bizi korudu. Çağan geriye dönük oto koltuğu olduğu için o kadar sarsılmadı ve korkmadı, bizim tepkilerimizden endişelendi o kadar. Annem o güne kadar nazlanarak bağladığı kemerin lüzumunu daha iyi anladı. Arka koltukta da kemerlerinizi ihmal etmeyin, belki biz camdan uçmuş ya da kafamızı bir yerlere çarpmış hatta Çağan'a zarar vermiş olabilirdik. Çok şükür, olmadı.



Küçük bir çocukla seyahat etmek, çocuğunuz eğer kenar koruması olmayan bir yatakta uyuyamayan - uykuya direndiğinde kalkıp peşinizden geldiği için uyumayan demek daha doğru olur- kategorisindeyse biraz yüklü oluyor, bir kere park yatak yanınızda ve yeriniz varsa arabası ve sonra bavullar...Bu kez bizim eşyaların yanında annemlerin bagajı ve annemin kardeşime götürdüğü taze sebze ve meyvelerden yer olmadığından -çünkü İstanbul'dakiler hep hormonlu, renksiz ve karton gibi/ah anne yüreği:)- arabasını almayalım dedik, gün içinde düzeni şaşan ve trafikte uyuyan çocuk geldiğimiz yerde uyanmayınca kucaklarda dolaştı. İlk İstiklal turunu uyurken attı.





Gitmeyi planladığımız iki yer vardı, aslında benim görmek istediğim daha fazla yer, izlemek isteğimi oyun var, hatta karanlıkta diyalog'u deneyimlemek istiyorum ama bu kez pek organize olamadık, ziyaret edilecek kimseler ve küçük çocuksal nedenler bazı planlarımızı ertelememizi gerektirdi.



Çoğumuzun bildiği Mandabatmaz'da Türk kahvesi içtik. Burayı gurmeli, yemeli - içmeli bir Tv programından görüp not almıştım, iyi ki yapmışım. Yıllar önce İzmir'de Kızlarağası Hanı'nda ve her Sivas'a gidişimde Çerkezin Kahvesi'nde içtiğim közde kahve gibi bir tadı var, gerçek kahve içtiğini hissettiren ve böyle lezzettin en üst notalarında dolaştıran ve sizi evdeki elektrikli cezveden soğutabilen :)) Beyoğlu taraflarında küçük bir mola verebileceğiniz, ufak, sıcak samimi, bir kaç tabureli ve müşterileri ile omuz-dirsek teması ile oturduğunuz bir yer. 




Kahvaltı sonrası kahvenizi burada içtiniz diyelim, arada işlerinizi hallettiniz ve karnınız acıktı, hemen yine meşhur bir esnaf lokantası önereceğim: Tarihi Kalkanoğlu Pilavcısı, burada kuru fasulye ve kavurmalı pilav yeyip yanında hoşaf suyu için. Hani şefler diyor ya iyi yemek için iyi malzeme kullanın diye, işte burası onu yapıyor, o yüzden de 5 kuşaktır  bu işi yapabiliyorlar, sarayda Abdülmecit'in yediği pilavın lezzetini bize taşımayı başarmışlar.Gerçek tereyağı ve et suyu ile pişmiş pilav, eşime göre aynı annesinin yaptığı gibi kayısılı hoşaf.




Çocukluğumda akşamları sitenin içinde gezip bağırarak boza satanları hatırlıyorum, bizimkiler sevmediğinden hiç almazlardı. İlk Smilena getirdiğinde tatmıştım, pek düşünür bizi sağ olsun, o zaman da kızlara götüreyim de içelim birlikte diye getirmiş bir iş yeri ziyaretinde. Emzirme döneminde süt azaldı paniği ile işe yaradığını duyduğum her şeyden yeyip içtiğim bir süre çokça tüketmiştim de sonra çok kalorili bulup dereotuna talime devam etmiştim.



Kendi yerinden içmek bu zamana kısmetmiş, Vefa'ya gidip boza içtik, hem de leblebili. Çağan bir bardağı kendi bitirdi. Öksürüğe iyi geldiği bilgisini de burada vereyim:)(nitelikli bilgi paylaşımımı da yaparım:)



Tam hayal ettiğim gibi bir yermiş, artık benzerine az rastladığımız nostaljik dükkanlardan. Her meşhur yer gibi tıklım tıklım. Tazecik bozanızı karşı dükkandan aldığınız taze leblebilerle yiyorsunuz. 



 İyi ki yakın oturmuyorum, bu şişeler evden hiç eksik olmazdı sanırım.
 İstanbul'un özledikçe gidilesi ve gezilesi bir şehir olduğunu ve burada yaşamanın bana göre olmadığını bir kez daha kanıksadım. İstanbul güzel olduğu kadar küstah da bir şehir, kaprisleri azımsanmayacak kadar fazla:)

Yayınladığım sanıp yayınlamadığım bir post oldu bu. Günlerdir üzerimize çöken üzüntüden sonra yeni yeni toparlanmaya çalışırken bu da ilk yayın olsun.



Mandabatmaz: İstiklal Cad. Olivia Geçidi No:1/A Beyoğlu İstanbul
Kalkanoğlu Pilavcısı: İstiklal Cad. Ayhan Işık Sokç No:16/A Beyoğlu İstanbul
Vefa Bozacısı: Katip Çelebi Cad. No:104/1 Vefa/Fatih İstanbul





















2 yorum:

  1. İstanbul kesinlikle gidilip gezilesi bir şehir, öyle çok oldu ki gitmeyeli, şimdilerde Çınar da merak ediyor, inşallah bir ara kısmet olur. Çağanla pozunuzu çok beğendim, resimler de anlatım da resmen İstanbul aşkımızi deprestirdi, çok keyifliydi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En iyisi Çınar'a yaz tatili armağanı olarak bir İstanbul gezisi verin:) İnşallah tadını çıkara çıkara gezersiniz Deryacım, keyif almana sevindim:)

      Sil