22 Ocak 2013 Salı

Şehzadenin Bebek Partisi

Geçtiğimiz hafta sonu yakında aramıza katılmasını beklediğimiz şehzade için parti yaptık:) Oldukça yoğun geçen günlerimin arasında sevdiklerimle ve dostlarımla bir arada olmak bana moral ve güç verdi. Bu partiyi yapıp yapmamakta çok düşündüm ve sonra hamilelik dönemimle ilgili güzel bir anı olacağına karar verip hazırlıklara başladım. İlerde şehzade, kadınların bir araya gelip yemek, içmek ve dedikodu yapmak için nasıl bahaneler ürettiğinin bir göstergesi olarak görmez bu partiyi inşallah:)



Önce tema üzerinden hareket ettim, şehzadenin gelmesi beklenen tarih balık burcu olacağını gösterdiğinden temayı balık olarak belirledim ve şehzade diye sevdiğimizden balığımızın kafasına bir taç koydum. Erkekte mavi kızda pembe klişesinden hoşlanmamanın yanı sıra cinsiyet ayrımcılığına neden olduğunu düşündüğüm için renkli bir tema olsun istedim ve bu noktada turuncu renge karşı inadımı kırarak mavi ve sarı kardeşliğine onu da kattım. Görselleri tasarladım, baskılarını aldık. Tüm aşamalarda Dguducum ve Ebygale bana çok yardımcı oldu. Bu işler 33. haftasındaki bir hamilenin yalnız yapabileceği şeyler değilmiş zaten:)


Şimdiye kadar hep arkadaşlarıma lohusa taçları yapmıştım, bana yapılınca garipsedim:) Tacım Ebygale'in hediyesi!Parti öncesi tema renklerindeki tacımı verdi, üzerinde "anne" yazıyor! Anne olacağım değil mi?? Gerçek yani! İşte o suratıma yapılacak dövme meselesi, ve az kaldı:))



Şehzadenin isminde karar vermek sandığım kadar zor olmadı, daha mercimek kadarken erkek olduğundan çok emindik ve Çağan ismi kendiliğinden geldi, girdi aramıza. Ç ve Ğ harflerinin birlikte olması ismin söylenişini biraz zorlaştırsa da, anlamı hoşumuza gidince çok benimsedik ve öyle kaldı.  Dilerim kendisini adıyla çağırdığımız günler gelir, ve o da ismini beğenir, severek kullanır.







Yiyecekleri annemle birlikte hazırladık. Hepsinde fırınım bir şaka yapar mı diye çok korktum, şükür kazasız belasız hallettik. İçlerinde tarifleri istenenler var, en kısa zamanda onları da yayınlayacağım. Mercimek köftesi ise temanın renklerinde olsun diye menüye koyduğumuz Ebygale'in elcağızlarının marifeti:) 



Süslemeler ne kadar planlanırsa planlansın hep sona kalır, yine öyle oldu:) Parti saatinden erken gelen Ebygale sıvadı kolları, kurdaleleri kesip bardaklara bağladı.Sofra düzeninde yardımcı oldu.





Pastamız Uzay şefinin elinden çıktı, şefe yüz yüze görüşmeden anlattığım pasta hayalimdekiyle bire bir aynıydı, hem görselliğinden hem de lezzetinden çok memnun kaldık.

Bebek partilerinde oynanan oyunlardan iki tanesini oynadık.Aslında oyun oynama konusunda da sıkıcı olabileceği tereddütünü yaşadığımdan kararsızdım ama gördüğüm kadarıyla herkes eğlendi. İlk oyunda katılımcılar alfabenin harflerini alt alta yazıp karşılarına o harfle başlayan bebek eşyalarını yazdı, en çok eşyayı yazan Çiğdem diğer katılımcıların onayı ile kazandı. İkinci oyun da klasik tuvalet kağıdı oyunuydu. Katılımcılara kendilerine uzatılan tuvalet kağıdından istedikleri kadar koparmalarını söyledim. Herkes koparınca tuvalet kağıdını karnıma doladım ve 8 parça çıktı. 8 parçayı koparan Çiğdem'in annesi ikinci oyunun kazananı oldu ve anne-kız günün şanslıları olarak hediyelerini aldılar.



Ağaç dallarına  ilerde şehzadeye de göstermek için yine aynı temadan hazırladığımız anı kartlarını astım. Misafirler günün sonunda güzel dileklerini yazarak  ve .....





Şekerlerini alarak ayrıldılar olay mahalinden:)




Anneanne ve teyze adayı...



Ebygale ile birlikte...



Ve beni yalnız bırakmayan blogger dostlarım...

Karışıklıkta diğer misafirlerle toplu fotoğraf çekilmeyi unutmuşuz:(



Bu hediyelerle de odamız renklendi, hepsi çok zevkli, zarif tekrar teşekkür ederim.

Bazı anlar insanları tanımak için size güzel fırsatlar sunar. Bunlardan biri de sizin için özel günlerdir. Bu özel günde yanımda olan, desteğini hissettiren özel insanlara çok teşekkür ediyorum ve günün birinde şehzade balık Çağan'ın yaş günlerini de birlikte kutlamayı diliyorum. Şanslı bebek, kalan zamanını da yerinde tamamla ve seni bekleyen bu meraklı kalabalığa sağlıkla katıl...

10 Ocak 2013 Perşembe

Bloggerler Kermesteydi...

Marifetli blogger arkadaşlarım Mutlu Eller ve HobiZu'yu geçtiğimiz haftalarda bir kermeste açtıkları stantlarında ziyaret ettim. Sonra bir baktım kimler geldi kimler... Minik bir buluşma oldu desem yeridir. Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli, biraz sohbet, biraz gülmece, biraz alışverişle keyifli birkaç saat geçirdik. Asortik "Bu yoğunlukta buraya geldiğim kayıtlara geçsin!" dedi, ben de seve seve geçiriyorum:)Öpüyorum seni emekli  ve dikiş makineli Asortik!


Smilena, HobiZu,Asortik ve Mutlu Eller Semi. Şehzade de oradaydı, görebilen var mı???Bu fotoğrafı çektirene kadar neler çektirdik neler:) Sonunda başarabilen biri çıktı.

HobiZu'nun pambekleri, Semi'nin -kendi deyimiyle- lavantalı ıvır zıvırları ve kese çantaları...Gitmişken stantlarını alt üst ettim tabi, çook güzel şeyler aldım.


 Bu çanta HobiZu'nun kumaşlarıyla Semi'nin tasarımının voltran oluşturmuş hali mesela. Erken gittiğim için benim oldu:) 


Yeni yıl temalı hediye çantaları, içine ellerinizle hazırladığınız minik hediyeleri koyup vermek için ideal...


Cin Ali kumaşlı keseyi de şehzadenin minnak totosunun bezlerini koymak için aldım.Bunu çok sevdim, birkaç parça daha isteyebilirim takım olması açısından, hu huuu olabilir mi acaba??

Diyeceğim o ki bazı cumartesileri Bursa Pembe Çarşı'da güzel şeyler olabiliyor:) 

4 Ocak 2013 Cuma

Bir Kelime İki İşlem

Bir süre önce  Mr.E tarafından mimlenmiştim, yanıtlamak bugüne kısmetmiş...


Mantığın mı yoksa duyguların mı ön plandadır?
Duruma göre değişse de genelde mantığım ağır basar.İşimin yıllar içinde karar alırken duygularımı törpülemeyi daha iyi öğrettiğini düşünüyorum. Bazen hevesle alışverişe çıktığımda bile duygularımla çatışıp mantığımın galibiyeti yüzünden eve elim boş döndüğüm olur. Bir de hormonsal durumlar var(hamilelikte yoğun olarak yaşadığım üzere), işte o tehlikeli zamanlarda değil mantığım hiç bir şey duygularımın önüne geçemiyor:)

İnsanlar niye mutlu değiller? Niye gözlerinin önündeki mutlulukları görmüyor ve şükretmesini bilmiyorlar?
İnsanlar artık kendi değerlerini göz ardı ediyor, maneviyattan uzaklaşıp maddiyata yöneliyor, birilerinin sunduğu süslü püslü hayatlara imreniyor, yapıp ettikleri kendileri için değil "... desinler" amaçlı... Anlık haz peşinde koşup yarını düşünmüyorlar, ellerine geçeni tüketiyorlar.Böyle olunca da mutsuzlar, doyumsuzlar, daha güzelin, daha "bol sıfırlının" peşinden koşuyorlar.Sanallık sardı herkesi ve selam vermekten kaçınan, iki kelam etmeye üşenen, yalnız ve asabi insanlara dönüştüler.

 
Çok para harcayıp, keşke almasaydım ya da harcamasaydım dediğin bir şey var mı?
Yok. Hiçbir şeye ederinden fazla para vermem, pahalı bir şeyse mutlaka araştırmış, ikna olmuş ve öyle almışımdır ve pişman olmam. Şimdi böyle yazdım ama eminim sanki, yok heralde:)

Haklı olduğun bir konuda kendini savunur musun? Yoksa susmak adalet mi dersin?

Haklı olduğuma eminsem konuşurum. Yalnız kendimi sonuna kadar savunamadığım bir durum da oldu -hala içimdedir o-,çıkıştığım insandan gelecek tepkinin kar/zarar oranına, didişme eyleminin getirisine göre bir yerde susmak durumunda kaldım. Bak nasıl yaram deşildi ya...

Tok gözlü müsün? Yoksa her şeyim olsun diyenlerden misin?

Elimdeki ile yetinmeyi, şükretmeyi, tutumlu olmayı öğreten bir aileye sahibim. İhtiyacım dışında bir şeyi sırf benim olsun diye istemem.

Kelime kısmı bu kadardı, umarım olmuştur:)

Şimdi gelelim işlemler kısmına:
Şehzadenin hazırlıkları farklı kulvarlarda devam ediyor. Geçen haftalarda odasının mobilyalarını aldık, henüz teslim edilmedi. Mobilya seçerken bebekler ve çocuklar için zararsız ve sertifikalı boya kullanan bir marka tercih ettik, zaten mağazaları gezerken koku farkı bariz şekilde anlaşılıyordu. Bebek odası olarak düzenleyeceğimiz oda daha önce evdeki ıvır zıvırgillerin, kitap kolilerinin barınağı olduğundan ve ütü odası olarak kullanıldığından önce orayı boşalttık. Daha önce kullandığım tek kişilik bir yatak vardı, onu da şehzadenin uyku saatlerinde benim de yanında dinlenmeme olanak sağlaması ve misafirlere yatacak yer olması açısından bebek odasında bırakmak istedim ve aldığımız beyaz mobilyalara uyum sağlaması için beyaza boyamaya karar verdik.




Önce ince zımpara ile zımparaladık böylece vernikli zeminden kurtulduk. Büyük boy rulo kullanarak Polisan matrıx lux x1 anti aging kokusuz parlak boya ile 4 kat boyadık. Her kat arasında yaklaşık 12 saat kadar bekledik, havalandırmak için pencereyi gün içinde açtık ancak geceleri ısı kaybı yüzünden komşulardan azar işitmemek adına kapatmayı tercih ettik.
Sonuç tatmin edici oldu. Koku yok. 

Diğer işlem ise bir geri dönüşüm çalışması. Eski tshirtlerden sepet örme...
Geçen yıl yapmayı planladığım bu çalışmayı nihayet hayata geçirdim ya benden hızlısı yok gerçekten.
Önce ayırdığım eski tshirtleri 1 parmak kalınlığında şeritler halinde kesip çekerek ip haline getirdim, yumak yaptım. 4 numara tığ kullanarak kendimden gayet emin şekilde örmeye başladım. Başladım ama gerisi gelmedi, açtım örnek falan baktım olmadı. Ördükçe ya çok delikli oldu, ya çok sıkı ya da kıvrık bir şey. Bilmiyorum artık kaç kez örüp söktüm ama bir süre sonra pes edip, 40 yıllık örgücü teyzeler moduna girip iki arttır bi eksilt diye diye kendi kendime örmeye devam ettim. Tabi bunda sökmenin verdiği yorgunluk ve yılgınlığın etkisi büyüktü. İp azaldıkça çıkan ürün hayalimdeki ile aynı olmadı elbette ama olsundu, bir şekilde geri dönüşüm sağlamıştım ve ördüğüm şey sepete benzemese de aynı amaca hizmet edebilecekti.
Tıpkı pasta börekleri  "aldığı kadar un"  ve  "göz kararı"  gibi belirsiz ölçülerle tutturan hatun kişilere olduğu gibi baktığı örneği sayarak hangi ipi nereden nasıl dolayacağını çakan hatun kişilere de bir kez daha saygılarımı sunuyor ve ellerinden öpüyorum.
Mutlu bir cuma günü ve hafta sonu olsun...