21 Eylül 2012 Cuma

Derdi nedir bu sonbaharın?

Eylül başladı, bloglarda eylülle ilgili yazılar yazıldı, kimi ne çok özlemişti yağmuru, solan yaprakları görmeyi kimi de üzülüyordu yaz bitti diye.
Eylül başladı hatta biteyazıyor...Bense kış çocuğu olarak soğuktan, yağmur bulutundan, saçları tülerten ıslak günlerden hazetmeyen biri olmama rağmen bu yıl ilk kez yazdan bunaldığıma kanaat ederek -şu dünyada hakkını vererek yaptığım şeylerden biri olan- üşümeyi hissettirecek günlere kadar yine ilk kez sonbaharla arkadaş olmayı deniyorum...
Ama...
Geçiş havalarına alışmaya çalışırken yeni sezonun ilk gribal-boğazsal ve sinüzitsel atağımı atlatmak üzereyim, çok şükür ateşşiz geçirebildim. Zaten her sonbahar mutlaka olur bana bu, neden ama?


Bu ara pancara takmış durumdayım, her hafta mutlaka yapıyorum. Pazarcı amca her seferinde saplarını kesmek istiyor, sapları ve yapraklarını soğanla kavurup içine buharda haşladığım kökleri atıyorum ve sarmısaklı yoğurtla mükemmel oluyor. Pancarın rengine, tadına, mezesine, salatasına herbişeyine bayılıyorum. Bazen sadece kökleri buharda haslayıp (tuzsuz) çerez gibi yiyorum.


Annem komşudan gelen tabakların kısa zamanda iade edilmesi hususunda takıntılı bi kadındır. Bizi de öyle yetiştirdi ki bence de önemli, o tabaklar evde ayrı bir yere konur ve kendi eşyan gibi kullanılmaz, mümkün olan en kısa sürede de evde yaptığın ikramlık yiyecekten koyar götürürsün.
Başlarına gelen kötü bir hadise sonucu tanışıp görüşmeye başladığımız komşularımız da (tek görüştüğümüz komşumuz olunca bahsedilesi insanlar) geçenlerde bize bir ikramda bulunmuşlardı. Verdikleri tabak ha gitti ha gidecek diye kenarda bekledi de bekledi, tozlandı  bir daha yıkandı, içimdeki huzursuzluk tavan yaptı ve en son bir gün dayanamayarak tabakla götürmek niyetine ne kadar yorgunsam da mutfağa girip bu elmalı kurabiyeleri yaptım. Emine Beder tarifi diye sordum, google karşıma bir blog çıkardı ben de aceleyle aldım tarifi, bir gariplik olduğunu sezdim yaparken ama kendimce aldığım kurtarma önlemlerinin yeterli olmadığını  tadınca gördüm, bu başarısızlığın nedenini de Emine Beder'in kendi sitesindeki tarifle benimkini karşılaştırınca anladım. Meğer blogger kendince tarifi modifiye etmiş.


Yeni ikea kataloğu kapıya bırakıldı ve itina ile incelendi. Gün geçtikçe zamlanan fiyatlara ve görüntüdeki niteliği kalitede yakalayamadıklarını düşünmemize rağmen yine de ikea işte, gidince havan değişiyor. Bu kez gidip masa ve sandalye aldık, evde lego oynadık.


Cumartesi günü evde büyük temizlik vardı. Tabularımı yıkıp bu kez bir yardımcı abla çağırdım, malum uzanma, kaldırma, indirme işleri yasak bana ve evi istediğim gibi temizleyemiyorum. Yardımcı abla derken o yaptı ben güya hiçbir şey yapmadan yoruldum, nasıl oldu anlamadım. Hastalıktan gözümü açamazken zar zor ayarladığım bu randevuyu kaçırmak istemedim ama yorulsam da içime sindi, ev bir genişledi sanki:)
Bu da benim son 4 aydır kokusu sebebiyle kendisine dayanamadığımdan eşim tarafından benden uzaklarda tüketilen kavunun evyenin içine kaçan çekirdeği. Meğer ne botanik bahçesi olmaya meraklı bir evde yaşıyormuşum arkadaş orda kök salmış, iki ay eve gelmesek kavun olup çıkacak. Dedim ya büyük temizlik diye, elimizden kaçamadı:)

Son olarak, Bursalılar olarak iki günlük su kesintisi ile başbaşayız, nerelere kaçsak bilemedik...

Herkese mutlu hafta sonları..