Bayram tatilini aradaki günlerle birleştirince yarısını yapabildiğim tatilin acısını çıkarırcasına dinlendim.Bu kez bayram bizim için her zamanki aile ziyaretlerinin yanında mini bir deniz tatili daha yapma ve artık emekli olma arefesinde olan annemin nimetlerinden daha fazla faydalanma fırsatıydı.
Çay saati atıştırmalıkları, annemin abartı malzemos ev pizzası, kuzenimin tarifi üzerine denediğimiz önce süt sonra una bulayıp kızarttığımız patatesler, mantılar vs. derken karbonhidrat dolu bir dizi gün daha geride kaldı. Bayram dönüşü Burhaniye'den babaanne ziyaretinden gelirken uğradığımız Yugoslav göçmeni Sebile teyzemizin kurutulmuş domatesler ve yağ biberi ile yaptığı yediğim en güzel kahvaltı salçalarından da nasiplendik. Bu bahçe domatesleri de yeni sezon salçaları için kuruma aşamasındalar...
Bayramlar en çok çocuklar ve yaşlılar için özel bence. Babaannecim de her bayram olduğu gibi bizi bekledi...Eski terzilerden olan "hanım" babaannem dantel modasını da yakalamış ya kendimi bir paspal buldum bir paspal buldum anlatamam.
Bahçeli evde yaşamak gibisi yok, halalarımın ikisi de bu açıdan çok şanslı, büyük halamın bahçesindeki bu ağacı söküp yanımda getiresim geldi. Evin her cephesinde birşey ekili, biz de hem bu bahçede hem de uğradığımız her kapıda çıkınımızı doldurduk. Bu elmalar en güzelleri...
İnsan yaşadığı yeri pek bilemez ya, şöyle yani mesela ben 3 yıldan fazladır Bursa'dayım daha Uludağ'a çıkmadım, millet nerelerden gelip tadını çıkartıyor. Ben yıllarca Çanakkale'de yaşadım, yıllar sonra Bursa'ya geldiğimde Çanakkale domatesinin meşhur olduğunu öğrendim. E orada kimse Çanakkale domatesi diye satmıyordu ki... Sarı domates olduğunu da bu yaz öğrendim, annemlerin komşu bahçesinden, tadı aynı pembe domates gibi.
Şansımıza bu mevsimde yaprak kımıldamadı Çanakkale'de. Boğaz kenarında tatlı serinlik eşliğinde yürüyüş ve manzara çok keyifliydi. Son akşam gün abidelerin ardından batarken, hiç dönesim gelmedi buraya...
Eve döndüğümüzde de her tatil sonrası olduğu gibi bizi şaşırtmayan elektirik kesilmesi ve buzdolabındakilerin erimesi olayı ile karşılaştık. Geçen gidişimizde ürünleri hayırsever arkadaşlarımızın dolabına transfer etmiştik, bu kez de dondurucudaki herşeyi kapların içine koyup önlem alarak gittiğimizden eriyenleri silme ve temizleme derdi daha kısa sürdü ancak o koku yok mu dolabı attıracak bana bir gün...
Bundan yaklaşık 3 ay önceydi, bir sabah öğrendim ki ben matruşka olmuşum...İçimde bir kalp daha attığını idrak edince kendimi öyle hissettim...Hep merak ederdim insan bebeği olacağını öğrendiğinde dalga geçtiğim filmlerdeki o kadınlar gibi eli ikide bir karnında aynalara bakıp hülyalara mı dalar diye:) Öyle olmuyormuş:) Şimdilik garip, tarifi olmayan bir his... Duygularımın zenginleşmesini ve onu hissetmeyi bekliyorum usul usul.
Bu yazki tatilimi hatırlamak istememe nedeni buydu, herşey güzeldi ama benim kafam da güzeldi, midem de güzeldi, aramızdaki üçüncü kişiye henüz alışamamıştım. Şükür ki duyduğum çoğu kimseye göre iyi geçirdim ilk dönemlerimi, yavaştan uyku hallenmelerim, kafamı bulduğum yere gömmelerim de geçiyor ama hala mutfak amirliğini tam olarak eşimden alamadım, hala bazı yiyeceklerle -başta çikolata, kavun ve patlıcanla- ateşkes imzalamadım. Bayram tatili de benim yeniden kendimi toplamam için ballı lokma oldu. Şu sıralar "Tatlı mı? Ekşi mi?" ye kafa yoruluyor, ben eminim ne olduğundan ama tahminler sıralanıyor bir bir. Allah istediğinde herkese nasip etsin, bebek bekleyenlere de sağlıkla bebeğine kavuşmasını nasip etsin.
Benim içim değişti malum dışım da yakın zamanda değişecek gibi:)
Herkesin Zafer Bayramı kutlu olsun...